3 Ekim 2011 Pazartesi
Bugün ''4 Ekim Dünya Hayvan Hakları '' Günü
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi metni, Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından 21-23 Eylül 1977 tarihinde Londra’da hayvan hakları konusunda yapılan üçüncü uluslararası toplantıda kabul edildi. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ise, Paris’te UNESCO Sarayında 15 Ekim 1978 tarihinde törenle ilan edildi.
Tüm hayvanlar eşit doğar ve eşit yaşama hakkına sahiptirler.
Tüm hayvanların saygı görme hakkı vardır. Bir tür hayvan olan insan, diğer hayvanları yok edemez. Hayvanları kendi çıkarı için karşılıksız kullanamaz.
Hiçbir hayvana kötü ve zalimce davranılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu ise bu, bir anda ve acı çektirilmeden yapılmalıdır.
Vahşi hayvanlar kendi doğal çevrelerinde yaşama ve çoğalma hakkına sahiptir. Eğitim amacıyla bile olsa vahşi hayvanlar özgürlüklerinden mahrum bırakılamaz.
Evcil hayvanlar, uyumlu bir biçimde ve özgürlük içinde yaşama hakkına sahiptir. İnsanların kendi çıkarları için evcil hayvanların yaşama koşullarında yapacakları her türlü değişiklik, haklara aykırıdır.
Evcil hayvanlar, doğal yaşama sürelerine uygun uzunlukta yaşama hakkına sahiptir.
Tüm çalışan hayvanlar (at, eşek…) iş süresinin sınırlandırılması, işin daha az yorucu olması, güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.
Hayvanlara fiziksel ya da psikolojik acı çektiren deney yapmak, hayvan haklarına aykırıdır.
Beslenmek için bakılan hayvanlar barındırılmalı, taşınmalı ve ölümleri de korkutmadan ve acı çektirmeden olmalıdır.
Hayvanlar, insanlar tarafından eğlence amaçlı kullanılamazlar. Hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlarla gösteri yapılması, hayvan onuruna aykırıdır.
Zorunlu olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi, yaşama karşı işlenmiş bir suçtur.
Çok sayıda vahşi hayvanın öldürülmesine neden olan safariler ve av partileri, hayvanlara karşı yapılmış bir soykırımdır. Doğal çevrenin kirletilmesi, yıkılıp yok edilmesi de soykırıma eşdeğerde alçakça bir davranıştır.
Hayvanların ölüsüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanların öldürüldüğü şiddet sahneleri, sinemalarda ve televizyonlarda yasaklanmalıdır.Ama hayvanlara yapılan saldırıları kınamak amacında olan filmlerde bu sınırlama yoktur.
Hayvanları koruma kuruluşları, devlet katında temsil edilmelidir. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır.
Hepsi de son derece yerinde ve aklıbaşında her insanın yürekten onayladığı, desteklediği maddeler. Ancak bir de konunun realitesi var. Pek çok konuda olduğu gibi hayvan hakları konusunda da insanlık yerlerde sürünüyor ne yazık ki..
Açlık, susuzluk çeken, zehirlenen, dövülen, işkence gören, otomobil çarpınca bir paçavra gibi görülen, tecavüze uğrayan, zevk için kulakları, kuyrukları kesilen, canlı canlı yakılan, istenmeyen, iğrenilen sokak hayvanlarının çilesini, ancak onların halini yakından gözlemleyip, çare bulabilmek için çırpınan bir avuç gerçek hayvansever biliyor. Diğer insanlar farketmiyorlar bile. Farketse de görmeye bile tahammül edemeyen, nefret eden, evinin, iş yerinin yakınlarında istemeyen pek çok insan var. Onların acısını, çilesini bir türlü anlamayan pek çok insan.. Üstelik sokak hayvanları ile ilgilenen insanlar da bu grubun hedefi oluyorlar.. Hayvan düşmanlarına göre, hayvan severler, dışlanmayı, her türlü kaba davranışı hak eden, parasını, zamanını boş işlere harcayan akılsız insanlar..Hele evini paylaştığın bir hayvan varsa, mutlaka evin pis ve yaşanmaz durumdadır..
Oysa hayvanlar da hissediyor, acı çekiyor, sevip bağlanıyorlar, terkedilmenin acısını yaşıyorlar.. Sadece hayvan olarak yaratılmışlar, tek fark bu. Bu yüzden de şikayet etme, haklarını arama şansları yok.
Yaşama tutunmaya çalışıyorlar ama her şey onlara karşı. Yaşama alanları yok edilmiş; o yerlerin yeni sahipleri ise onları oralarda istemiyor.
Her yıl, kürkleri için kafalarına sopalarla vurularak öldürülen foklar, bir günlük haber olmaktan öteye gidebiliyorlar mı?
Ya boğa, horoz ve köpek dövüşleri?
Yaşamı boyunca dövüşmekten başka bir şey görmemiş, karanlık odalarda çiğ etle vahşileşmesi sağlanan, dövüşemez hale gelince de öldürülen, delirtilmiş pitbulların kurtarılışını gösteren bir belgesel izledim ve lanetler okudum, para için bunları yapanlara.. Sözümona kurtarıldılar..Kurtarılan hayvancıkların yaşamla bağı kalmamıştı ki...
Ya terkedilenler? Bir heves uğruna alınıp acımasızca sokaklara bırakılanlar? Sonlarının açlıktan delirme ya da bir otomobilin altında kalıp ölme olduğu hiç mi gelmiyor akıllara?
Neler yazılıp söylenmedi ki.. Yine de değişen bir şey yok..
Kısacası; hayvan ya da insan, her canlı doğanın bir parçası... Doğa ise bir var oluşlar zinciri.. ''Benim daha çok hakkım var'' demek ancak vicdan, akıl ve mantık yoksunluğunun göstergesidir.
Gördüğümüz olumsuz durumlar ya da resimler içimizi acıtınca başımızı çevirip izlemekten vaz geçiyoruz. ''Ben tek başıma ne yapabilirim ki'' deyip hiç bir çaba göstermeyenler çoğunlukta. Oysa her insan, vicdanının sesine kulak verip yapabileceği bir şeyler olduğunu kavrayabilir.
Bu dünya hepimizin..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder