Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi metni, Uluslararası Hayvan Hakları Birliği ve ona bağlı ulusal birlikler tarafından 21-23 Eylül 1977 tarihinde Londra’da hayvan hakları konusunda yapılan üçüncü uluslararası toplantıda kabul edildi. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ise, Paris’te UNESCO Sarayında 15 Ekim 1978 tarihinde törenle ilan edildi.
Hepsi de son derece yerinde ve aklıbaşında her insanın yürekten onayladığı, desteklediği maddeler. Ancak bir de konunun realitesi var. Pek çok konuda olduğu gibi hayvan hakları konusunda da insanlık yerlerde sürünüyor ne yazık ki..
Açlık, susuzluk çeken, zehirlenen, dövülen, işkence gören, otomobil çarpınca bir paçavra gibi görülen, tecavüze uğrayan, zevk için kulakları, kuyrukları kesilen, canlı canlı yakılan, istenmeyen, iğrenilen sokak hayvanlarının çilesini, ancak onların halini yakından gözlemleyip, çare bulabilmek için çırpınan bir avuç gerçek hayvansever biliyor. Diğer insanlar farketmiyorlar bile. Farketse de görmeye bile tahammül edemeyen, nefret eden, evinin, iş yerinin yakınlarında istemeyen pek çok insan var. Onların acısını, çilesini bir türlü anlamayan pek çok insan.. Üstelik sokak hayvanları ile ilgilenen insanlar da bu grubun hedefi oluyorlar.. Hayvan düşmanlarına göre, hayvan severler, dışlanmayı, her türlü kaba davranışı hak eden, parasını, zamanını boş işlere harcayan akılsız insanlar..Hele evini paylaştığın bir hayvan varsa, mutlaka evin pis ve yaşanmaz durumdadır..
Oysa hayvanlar da hissediyor, acı çekiyor, sevip bağlanıyorlar, terkedilmenin acısını yaşıyorlar.. Sadece hayvan olarak yaratılmışlar, tek fark bu. Bu yüzden de şikayet etme, haklarını arama şansları yok.
Yaşama tutunmaya çalışıyorlar ama her şey onlara karşı. Yaşama alanları yok edilmiş; o yerlerin yeni sahipleri ise onları oralarda istemiyor.
Her yıl, kürkleri için kafalarına sopalarla vurularak öldürülen foklar, bir günlük haber olmaktan öteye gidebiliyorlar mı?
Ya boğa, horoz ve köpek dövüşleri?
Yaşamı boyunca dövüşmekten başka bir şey görmemiş, karanlık odalarda çiğ etle vahşileşmesi sağlanan, dövüşemez hale gelince de öldürülen, delirtilmiş pitbulların kurtarılışını gösteren bir belgesel izledim ve lanetler okudum, para için bunları yapanlara.. Sözümona kurtarıldılar..Kurtarılan hayvancıkların yaşamla bağı kalmamıştı ki...
Ya terkedilenler? Bir heves uğruna alınıp acımasızca sokaklara bırakılanlar? Sonlarının açlıktan delirme ya da bir otomobilin altında kalıp ölme olduğu hiç mi gelmiyor akıllara?
Neler yazılıp söylenmedi ki.. Yine de değişen bir şey yok..
Kısacası; hayvan ya da insan, her canlı doğanın bir parçası... Doğa ise bir var oluşlar zinciri.. ''Benim daha çok hakkım var'' demek ancak vicdan, akıl ve mantık yoksunluğunun göstergesidir.
Gördüğümüz olumsuz durumlar ya da resimler içimizi acıtınca başımızı çevirip izlemekten vaz geçiyoruz. ''Ben tek başıma ne yapabilirim ki'' deyip hiç bir çaba göstermeyenler çoğunlukta. Oysa her insan, vicdanının sesine kulak verip yapabileceği bir şeyler olduğunu kavrayabilir.
Bu dünya hepimizin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder